12 Temmuz 2012 Perşembe

Basketbolun Cesur Yürek'i... 6 - Mirsad Türkcan

7 Haziran 1976 tarihinde Yugoslavya'nın günümüz Sırbistan sınırları içerisinde kalan, çoğunluğunu müslüman halkın oluşturduğu Sancak bölgesinde bulunan Novi Pazar şehrinde dünyaya geldi. Annesi ve babası doktor olan Mirsad'ın asıl adı Mirsad Jahovic'tir. Fakat Türk vatandaşlığına geçtiğinde Türkcan soyadını aldı.


1993 yılında Efes Pilsen'in alt yapısında oynamaya başladığında belki yetenekleriyle değil ama hırsıyla dikkatleri üzerine çekiyordu. Aydın Örs'ün Mirsad için "ilk maçına çıkacağında ağzından salyalar akıyordu" demesi bunun kanıtı olsa gerek. 1990'lı yıllarda Efes Pilsen Aydın Örs yönetiminde hem Türkiye'de hem de Avrupa'da Tamer Oyguç'lu, Hüseyin Beşok'lu, Ufuk Sarıca'lı, Petar Naumoski'li kadrosuyla fırtınalar estiriyordu.  Öyle ki 1993 yılında Avrupa Kulüpler Kupası'nda oynadığı final ve 1996 yılında kazandığı Koraç Kupası bu jenerasyonun ne kadar başarılı olduğunun bir kanıtıdır. Bu kadroda şüphesiz Mirsad Türkcan da hırsı ve kazandığı toplar ve çektiği ribauntlarla takıma çok büyük katkıda bulunmuştur.


Efes Pilsen'de oynadığı yıllarda 4 kez lig şampiyonluğu, 4 kez Türkiye Kupası, 1 Avrupa Kupası kazandı. Bu başarılarından sonra NBA'e giden ilk Türk basketbolcu ünvanını aldı. Sırp ve Hırvat medyası Mirsad'ın NBA'de Türkcan soyadı yerine Jahovic soyadını kullanacağını söyledi fakat Mirsad, Türkcan soyadıyla katıldı. Houston Rockets, New York Knicks, Milwaukee Bucks formaları giydi fakat aşırı hırsı ve sabredemeyen bünyesinin gazabına uğradı. NBA'de tutunamayan Mirsad Avrupa'nın yolunu tuttu.


Hayal kırıklığıyla biten NBA serüveninin ardından Paris Basket Racing ile anlaşan Mirsad gösterdiği performansla CSKA Moskova'nın yolunu tutmuş, o dönem Rusya'nın en pahalı transferi olmuştur. Montepaschi Siena ve Dinamo Moskova formalarıyla da Euroleague sahnesinde yer alan Mirsad, bu süre zarfında Euroleague'de 2 kez en iyi ribauntçı, 2 kez de MVP ödülü aldı. Aynı zamanda Rus ve İtalyan liglerinde en iyi ribauntçı ödüllerini de kazandı.

Daha sonra Türkiye'ye dönerek Ülkerspor forması giyen Mirsad, Fenerbahçe ile Ülkerspor'un birleşmesi sonucu 2006 yılından itibaren Fenerbahçe Ülker forması giyiyor. 2. Türkiye macerasında 5 kez lig şampiyonluğu yaşadı, ayrıca Euroleague'de 1000 ribaunt barajını geçen ilk basketbolcu ünvanını da kazandı.

Mirsad belki skora dayalı bir basketbol oynamıyordu ama inanılmaz hırsı, pota altında ribaunt için kavgaları, seyirciyi ve takımı ateşleyebilme özellikleri ile takıma çok katkı sağlıyor, ayrıca taraftarın gönlünde taht kuruyordu.


Mirsad her nekadar hırslı bir oyuncu olsa da, oyun içinde son derece profesyonel hareket eden bir sporcuydu. Hırvat ve Sırp takımları haricinde hiç bir maçta olaya karışmamış, kimseyle didişmemiştir. Eğer kavga etmişse de anlayın ki damarına basmışlardır.

Türkiye'nin ev sahipliği yaptığı 2001 Avrupa Basketbol Şampiyonası çeyrek final maçında Mirsad son saniyede serbest atış çizgisine geldiğinde durum 73-72 Hırvatistan lehineydi. Hırvat oyuncular Mirsad'a ana dillerinde küfür ederek konsantrasyonunu bozmuş, ilk atışı kaçıran Mirsad ikinci atışı atarak maçı uzatmalara götürürken Hırvatistan benchine giderek tahmin edebileceğiniz şeyleri söyleyerek Hırvatları deliye döndürmüştür.



Mirsad Türkcan Türk basketbolunun yetiştirdiği en faydalı sporculardan biridir. Tüm kariyeri başarılarla doludur. Hepsinden öte aslen Boşnak olmasına rağmen Türkiye milli takım formasını giyen en ateşli basketbolcudur. Tüm yüreğini ve gücünü sahaya koyar, o topu alabilmek için varını yoğunu ortaya koyan bir basketbolcudur.

36 yaşındaki basketbolcu  "Yıllarca basketbol oynadım, arzuladığım tüm hedeflerime ulaştım. Zirvedeyken de bırakmak gerektiğini düşünüyorum. Zaten vücudum da çok yoruldu. Bu dakikadan sonra da Türkiye'de Fenerbahçe'den başka takımda asla oynamam, zaten bana da böyle bir şey yakışmaz" açıklamasıyla basketbolu bırakacağını açıkladı.

Fenerbahçe taraftarının gönlünde taht kuran Mirsad'ın tüm kariyeri boyunca terlettiği 6 numaralı forması salona asılacak ve bundan sonra Fenerbahçe Ülker'de 6 numaralı formayı kimse giyemeyecek. Oyunculuğunda kazandığı başarıları antrenörlük döneminde de kazanacağına inanıyorum, başta Fenerbahçe Ülker olmak üzere Türk basketboluna çok şeyler kazandırmaya devam edecektir.

1993 yılından itibaren Türk basketboluna hizmet ettiğin için sana sonsuz teşekkürler Mirsad. Ben de bir Novi Pazar'lı olarak seninle gurur duyuyorum.

6 Haziran 2012 Çarşamba

Milli Bayramlar ve Türkçe Olimpiyatları

19 Mayıs 1919 tarihinde Atatürk ve beraberindekiler Samsun'a ayak bastı ve hezimete uğramış, düşman tarafından parçalara bölünerek esir olmuş bir ülkeyi, bir halkı küllerinden doğmasına ve bir destan yazmasına ön ayak olarak Kurtuluş Savaşı'nı başlatmış oldu. 19 Mayıs tarihi 1938 yılından itibaren Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutlanmaktadır.

23 Nisan 1920 tarihinde açılan TBMM'nin kuruluşunu anmak amacıyla bu gün 23 Nisan milli bayramı olarak kutlanmaya başlanmış, 1927'de Atatürk tarafında Türkiye ve dünya çocuklarına armağan edilmiştir.

29 Ekim 1923 tarihinde TBMM cumhuriyet rejimini benimsemiş ve ülkenin adı Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak belirlenmiştir. O tarihten itibaren her yıl 29 Ekim tarihlerinde Cumhuriyet Bayramı olarak kutlanmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli anları bir bayram havasında kutlanmakta, nesilden nesile aktarılarak ülkenin kurucuları yad edilmekte, bir ülkenin küllerinden yeniden nasıl doğduğu tekrar hatırlatılmakta, hepsinden öte halkın milli duyguları okşanmaktadır.


2012 yılına dek aralıksız kutlanan bu milli bayramlarımız bu sene sekteye uğratılmış durumda. Türkiye bugüne kadar çok büyük felaketler yaşamış, hepsinin altından bir şekilde kalkmayı başarmıştır. 29 Ekim 2011 tarihi Türkiye Cumhuriyeti'nin 88. kuruluş yıl dönümü Van'da yaşanan deprem felaketi nedeniyle kutlanmadı. Tarihinde daha büyük felaketler yaşamış bir ülke, Atatürk'ün de 10. yıl kutlamaları esnasında belirttiği gibi "Türk milletinin en büyük bayramını", kuruluş gününü yas dolayısıyla kutlamıyor? Cumhurbaşkanı ve Başbakan başta olmak üzere tüm devlet erkanı bu kutsal günü yas dolayısıyla kutlamaz iken, aynı tarihlerde yapılan bir düğüne tam kadro katılmakta bir sorun görmüyor! Dünya'da hangi ülke, hangi millet en büyük milli bayramını kutlamamış? Madem yas tutmalıyız ve bayramı kutlamamalıyız, neden yakın tarihlerdeki kurban bayramını kutladık? Neden devlet büyükleri düğüne gitmekte sorun görmüyorlar?

19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı yapılan yeni düzenleme ile bu yıl sadece Ankara'da stadyumda kutlandı. Onun haricinde hiç bir kutlama yapılmadı. Gençlerin üşümesi gerekçe gösterildi. Acaba asıl gerekçe Türk gençliğinin Atatürk'ü anmasının önüne geçilmesi olabilir mi? Bu kutlu günün tüm Türkiye'de kutlanmasının önüne geçilerek sıradanlaştırılması hedeflenmiş olabilir mi?

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Atatürk tarafından tüm dünya çocuklarına armağan edildi. 1979 yılından itibaren uluslararası bir organizasyonla başarıyla kutlanmaktaydı. Önümüzdeki seneden itibaren bu milli bayramımız da tüm Türkiye'de kutlanmayacak. 19 Mayıs kutlamaları gibi sadece Ankara'da stadyumda kutlanacak.

Arka arkaya gelen bu bayram kutlamalarında yapılan değişikliklerden sonra, 2002 yılından (!) itibaren yapılan ve bu yıl 10.su gerçekleştirilecek olan Türkçe Olimpiyatları organizasyonunun takvimine gözüm ilişti. 30 Mayıs-14 Haziran arasında yapılacak olan ve yurt dışındaki Türk okullarının (!) öğrencileri arasından seçilen öğrencilerin katılacağı organizasyon için 35 stadyum, 5 spor salonu tahsis edilmiş durumda.

Türk ulusunun 90 yıldır kutladığı milli bayramları stadyumlardan, meydanlardan çekiyorsunuz ama yandaşı olduğunuz zihniyetin ürettiği ve 23 Nisan'a alternatif olarak türettiği organizasyon için tüm olanakları sağlıyorsunuz. Bunun adı nedir?

Hadi anladık milli bayramlarda tanklar, askerler, uçaklar kortej yapıyor korkuyorsunuz. Türk gençliğinin bir arada kutlama yapmasından da mı korkuyorsunuz?

İyi uykular sayın seyirciler...




31 Ocak 2012 Salı

Kendini Bitiren Adam!

Malesef başlığın kahramanı Fenerbahçe camiasından biri. Geleceğin Fenerbahçe başkanı olarak görülen, kulübe hizmet etmiş, bayan voleybol takımının dünyada adını duyurmasında en önemli etken... Mehmet Ali Aydınlar.


Tek oğlu Kıbrıs'ta trafik kazasında hayatını yitirdiğinde kahrolmuştur. İnanıyorum ki şu an düştüğü durumda hissettikleri de farklı değildir.




Voleybolda bir biri ardına gelen zaferler, kupalar Mehmet Ali Aydınlar'ın yıldızının daha da parlamasına neden oldu. Aziz Yıldırım'dan sonra Ali Koç mu, Mehmet Ali Aydınlar mı gelecek tartışmalarının yaşandığı dönemde birden bire ve hiç ortada yokken tek aday olarak futbol federasyonu başkanı seçildiğinde olayların nasıl bu kadar hızlı ve bu yönde geliştiğine kendisinin de anlam veremediğini düşünüyorum.


Koltuğa daha yeni oturmuşken, yine birden bire kucağına bırakılan saatli bomba ve arkasından gelen sıkıntılı süreç kim olursa olsun herkesi rahatsız eder, oluşan kamuoyu baskısıyla yanlış kararlar almaya mecbur bırakabilirdi.


Ama Mehmet Ali Aydınlar'ın yaklaşık 7 ay süren başkanlık macerasında yaptığı her hareket, her açıklama yanlışlıklarla doluydu. Süreç başladığında yaptığı  "mahkeme kararını beklemeliyiz, esas olan masumiyet karinesi" açıklamalarından sonra, "başkan Fenerbahçeli nasılsa" baskılarıyla ve başta Lütfi Arıboğan olmak üzere federasyon yöneticilerinin desteğiyle (!) içinden çıkılmaz bir yere sürüklenen Türk futbolu, bugün yapılan istifa açıklamasıyla arapsaçına dönmüştür.


"Süper Kupa'nın oynanacağı" açıklamasıyla başlayan saçmalama ve yalanlama süreci, dün yapılan  "görevimizin başındayız, taşın altına elimizi koyuyoruz" açıklamasıyla Mehmet Ali Aydınlar açısından sona ermiş görünüyor.


Bu yaşanan süreç boyunca Mehmet Ali Aydınlar ve federasyon yetkilileri o kadar skandal kararlara imza atmışlardır ki, bu saçmalamalara UEFA bile dayanamamış ve kendilerini yarı yolda bırakmıştır. Apar topar alınan kararla Fenerbahçe'yi Avrupa'ya göndermeyenler topu UEFA'ya atmış, "eğer Fenerbahçe katılırsa 5 yıl Avrupa'dan Türk takımlarını men ederiz dediler" bahanesiyle kararın UEFA tarafından alındığını söylediler.  UEFA'nın mandası altına girdiklerini açık açık beyan eden federasyon yetkilileri oluşan kamuoyu baskısı sonucu, "UEFA bizi bağlamaz" tarzında saçma bir açıklama yapmışlardır.


Fenerbahçe'nin CAS'ta açmış olduğu davanın ciddiyetini gören UEFA anında futbol federasyonunu satarak Cornu'yu görevden almış ve kararı federasyonun verdiğini açıklamıştı.


Bu sıcak gündemde küme düşürülme-ligden çekilme tartışmaları yaşanırken, önce play-off sistemi, ardından da 58. maddenin değiştirilmesi isteği herkesin kafasını daha da karıştırdı. Şike ve teşvikle sonuna dek savaşacağını açıklayan, bunun sonunda kimsenin gözünün yaşına bakmayacağını söyleyen federasyon başta olmak üzere, Fenerbahçe'nin ligde olmaması durumunda büyük zarara uğrayacağını bilen diğer takımlar ve yayıncı kuruluş, (sözde) bu düzenleme ile Türk futbolunu kurtaracağını düşünüyordu.


58. maddenin uygulanması durumunda, mahkeme kararı sonucunda küme düşürülmesi gereken, kupaları elinden alınması gereken Fenerbahçe bu maddenin değiştirilmemesi için baskı yaparken başta Kulüpler Birliği Başkanı sıfatıyla genel kurulda 58. maddenin değiştirilmesi için konuşmalar yapan Yıldırım Demirören, hayır!' kararı sonrası dakikasında dönerek "Fenerbahçemiz" diyerek alınan kararı savunuyordu.


Federasyonun almış olduğu bu hezimet (!) sonrası istifa beklenirken, Mehmet Ali Aydınlar "görevimizin başındayız, Türk futbolunu kurtaracağız" açıklamasını daha dün yapmıştı. Ta ki UEFA'dan yeni bir açıklama gelene dek. UEFA'nın CAS'taki mahkeme sırasında yapmış olduğu savunmadan bir kesit:


"Şayet TFF elinde bulunan delillerden tatmin olmaz ve kulüp yetkililerinin şike yaptığı konusunda bir karara varamazsa, UEFA'ya kulübü Şampiyonlar Ligi'nden çekmenin erken bir karar olduğunu söyleme yetkisindedir. TFF bu savunmayla bize Fenerbahçe'yi ihraç edeceğini bildirmeseydi biz onu oynatırdık"


Mehmet Ali Aydınlar'ın kötü niyetli olduğunu düşünmüyorum. Ama yaptığı ve yapamadığı icraatlar sonucu hem federasyon başkanlığını eline yüzüne bulaştırdı, hem de çok sevdiği ve sevildiği Fenerbahçe camiasından dışlandı. Kimsenin sevmediği bir adam olarak anılacak.

Çok yazık...