Dünya'nın en büyük futbol organizasyonu olan Fifa Dünya Kupası bu sene 20. kez düzenleniyor ve ev sahipliğini Brezilya üstlenmiş durumda. 2014 Dünya Kupası ve 2016 Olimpiyatlarını düzenleyecek olan Brezilya'da halk 2 yıl arayla dünyanın en önemli 2 büyük organizasyonunu izleyecek olmasından dolayı mutlu. Ama madalyonun bir de öteki yanı var. Gelir dağılımında dünyanın en kötü ülkelerinden biri olan Brezilya'da, halk yapılan büyük yatırımları protesto ediyor. Brezilya halkı kendi içinde dövüşsün dursun biz futbola doyalım.
Abdullah Avcı ile başlayan eleme serüvenimizde son zamanlarda olduğu gibi kurtarıcı Fatih Terim ile devam edildi ama maalesef son Hollanda maçında kaybedilen 3 puan ile dünya kupasını yine evden izliyoruz.
Neyse ki uzun zamandan beri yazmadığım köşeme uğramama neden olan, bu turnuvada 2 Balkan takımının yer alıyor olması.
Basketbolda yaşadığı muhteşem başarıları futbolda yaşayamayan Yugoslavya, günümüzde Avrupa'nın en iyi takımlarında oynayan futbolcuları bünyesinde barındıran bir milli takıma sahip olsaydı acaba bir dünya şampiyonluğu yaşarmıydı bilinmez ama, bu sene Hırvatistan ve Bosna-Hersek'in bu turnuvaya çok şey katacağına inanıyorum.
Dağılan Yugoslavya'nın en etkili futbol takımı şüphesiz ki Hırvatistan. Bugüne dek katıldıkları 4 Dünya Şampiyonası ve 4 Avrupa Şampiyonası ile bu durumu kanıtlamış durumdalar. 2014 Dünya Kupası eleme grubunda karşılaştıkları Sırbistan ve Makedonya'yı geride bırakıp Brezilya'ya gitmeleri de cabası. En büyük başarıları; efsane jenerasyonla katıldıkları ve elde ettikleri 3.lükle, Fransa 98. 2014 Dünya Kupası eleme grubunda karşılaştıkları Sırbistan ve Makedonya'yı geride bırakarak en iyi Balkan takımı olduklarını bir kez daha ispatladılar.
O jenerasyon bir daha yakalanır mı bilinmez ama Modric, Rakitic, Olic, Mandzukic gibi formda futbolculara sahip bir takımın, ev sahibi Brezilya ile aynı grupta olmak dezavantajını yaşasalar da Meksika ve Kamerun gibi dişine göre rakipleri ardında bırakarak, üst turlara çıkacağını düşünüyorum.
Balkanlar'ı temsil edecek bir diğer takım ise, Yugoslavya'nın yıkılışında en çok zarar gören ve yaralarını bugüne de sarmaya çalışan Bosna-Hersek. Futbolda ilk kez böyle büyük bir turnuvaya katılma fırsatını elde ettiler. 2012 Avrupa şampiyonası eleme grubunda 2. olarak eleme turuna kalmış fakat Portekiz'e kaybederek eve dönmüştü. 2014 Dünya Kupası Avrupa elemelerinin belki de en birbirine denk ve orta sıra takımını bir arada izlediğimiz grubu, Avrupa Şampiyonu apoletini omzunda bulunduran Yunanistan'ın üzerinde, 1. sırada bitirerek doğrudan Brezilya'ya gitme hakkı elde etti.
Arjantin gibi yıldızlarla dolu ve mazisinde yaşadığı başarıları tekrar elde etmek isteyen bir takımla aynı grupta olması bir dezavantaj ama daha önce bir çok kez bu turnuvaya katılan Nijerya ve İran'ı geçerek üst tura çıkacağını düşünüyorum. Savaştan sağ kalanların oluşturduğu bu nesil; Türkiye'de de görev yapan Safet Susic'in tecrübeleri ve Avrupa'nın büyük takımlarında oynayan Spahic, Kolasinac, Pjanic, Lulic, Misimovic, Ibisevic ve Dzeko önderliğinde Brezilya'ya damga vurmaya geliyorlar. Üstelik Vranjes, Hajrovic, Medunjanin, Ibricic ve Visca ile Türkiye Süper Ligi'ni de temsil ediyorlar.
Türkiye'nin yer almadığı bu turnuvada benim tuttuğum takım, toprakları kan ve gözyaşı ile sulanmış Bosna-Hersek.
Uykusuz geceler bizi bekler.