11 Ekim 2011 Salı

Hiddink?

Mesut'un kıyağıyla veya Azerbaycan'ın defans hatasıyla gruptan ikinci çıktık diyebiliriz. Ama asla hak eden tarafın Türkiye olduğunu, alnımızın akıyla üst tura çıktığımızı söyleyemeyiz.


Benim anlayamadığım bir şey var ve neredeyse 2 yıldır beynimi kurcalıyor duruyor. Yahu bu Hiddink gittiği her milli takımı başarılı yapmadı mı? Gittiği her milli takımda anlayışı değiştirip, göze hoş gelen bir oyun, saldırgan bir takım ve hepsinden ötesi, takıma sistem getirmedi mi? Peki ne oldu da bizde işe yaramadı? 

Nerede yeni jenerasyon, e hani takımdaki revizyon? Hani mahalleye yeni gelen çocuk, mahalle takımında bir türlü oynayamaz ya, bizim milli takımda da aynı şey. Ne kadar formsuz olursan ol, her ne kadar takımında forma giyemesen de milli takımdaki yerin hazır. Bitmiş tükenmiş Aurelio'nun Almanya maçında sahada ne işi var? Deli dumrul Sabri nasıl oluyor da hala bu takımın vazgeçilmezi?

Almanya maçında ilk yarıda en etkili oyuncumuz Selçuk İnan neden ilk yarı sonunda kenara alınıyor? 90 dakika boyunca Sabri ve Aurelio'ya nasıl da dayanabiliyor? Azerbaycan maçında Gökhan Gönül'ün yedek, Sabri'nin ilk 11 oynamasına hiç aklım ermedi. Sakat diye düşündüm, kadroda değildir belki dedim ama yedek kulübesinde görünce beynimden vurulmuşa döndüm. Milli takımdaki banko oyuncular formsuz olmasına rağmen ilk 11'de maça çıkıyor ama gencecik, hırslı, yetenekli gurbetçilerimiz yedek kulübesine mahkum oluyor. Bu gurbetçilere cidden içim sızlıyor. Sen git teklifleri reddet Türkiye'yi seç ama yedek otur. Mesut Almanya'yı seçti kral oldu, sonra da Mesut'u eleştirin.

Yaklaşık 2 yıldan beri ha bu maç ha şu maç dedik durduk. Bu takım değişecek, sistemi değişecek, taktiği, mantığı değişecek dedik durduk. Ama gördük ki başarısız olarak Güney Afrika'ya gidemeyen milli takım çok daha iyi bir futbol sergiliyordu. Yahu rakip Azerbaycan, mutlak kazanman gerekiyor. Mesut atıyor, attırıyor kıyağın kralını yapıyor ama bizimkiler resmen 0-0'a yatmanın hesabını yapıyor. Türkiye'nin en etkili, en formda, top ayağına en çok yakışan oyuncusu, takımın beyni Selçuk İnan yedek oturuyor.Girer girmez klasını konuşturup golü attırıyor.

Kafamdaki soru şu; ya biz Hiddink'i yanlış tanıdık ya da milli takımda başka şeyler dönüyor. Birileri kadroyu kuruyor, taktiği veriyor. Hiddink göstermelik olarak orada oturuyor. Ya da Hiddink'in hesapları takımdan kovularak çok istediği Chelsea'nin başına geçmek. Eğer hesaplar buysa, kusura bakma Guus biraz daha bizimlesin.

Neyse öyle veya böyle grup maçları bitti ve ite kaka gruptan çıkmayı başardık. Bakalım kuradan kim gelecek ve genelde bu tarz ölüm kalım maçlarından galip ayrılmayı bilen milli takım Euro 2012'ye gidebilecek mi? Hepimiz göreceğiz.

8 Ekim 2011 Cumartesi

Revizyon?

Sorarım size Sabri'nin suçu ne? Ya da Servet'in, Aurelio'nun?

Her başarısızlık sonrası olduğu gibi, 2010 Dünya Kupası finallerine katılamadıktan sonra teknik kadro değişti, bununla beraber kadroda revizyon sesleri yükselmeye başladı.



Euro 2008'de yarı final oynayan Türkiye, 2010 elemeleri öncesi yine kadroda revizyona gitmiş ve Tümer Metin, Ayhan Akman, Gökdeniz Karadeniz, Rüştü Reçber gibi oyuncuları kadroya çağırmamış ve "revizyonun" ilk ayağını tamamlamıştı. Şimdi yapılması gereken özellikle Avrupa takımlarında kadroya giremeyenlerin yerine, ligdeki flaş ekiplerin göze batan oyuncularını ve kendilerinden söz ettiren gurbetçi gençlerimizi kadroya monte etmekti.

Ama bunun yerine kadro yine eski oyunculardan kuruldu, milli takıma tek tük davet edilen genç yetenekler ya ilk 18'e giremiyor ya da kulübede 90 dakikayı tamamlıyordu. Bitmiş Nihat, tek kabiliyeti olan hırsını kaybetmiş Tuncay gibi oyuncuların yer aldığı ve devamlı ilk 11 oynadığı milli takım haliyle Güney Afrika'ya gidemedi.


Yine bir başarısızlık ve yine bir teknik kadro değişimi. Bu sefer kendisini kanıtlamış bir hoca Guus Hiddink getirildi takımın başına. Hedef belliydi, Euro 2012'ye katılmak. İlk yapılması gereken tabiki "revizyon"du.

Yapıldı da... Tuncay, Nihat gibi verimsizlerin yanında Semih Şentürk te kesildi takımdan... Ama yine yanlış giden bir şeyler vardı. Borussia Dortmund'da harikalar yaratan Nuri yine yedek, deli dumrul Sabri yine ilk 11... Şampiyon Bursa'dan milli takıma sadece Sercan davet ediliyor, bazen de Volkan... Alman disipliniyle yetişmiş gurbetçiler yine müzmin yedek. Yani aynı tas, aynı hamam.

Dün akşam oynanan Türkiye-Almanya maçını izledik. Almanlar bizi ezdi geçti. Tamam Almanya'nın bizi yenmesi normal, ama kadroda ezelden beri kazma Servet Çetin'i, bitip tükenmiş Aurelio'yu, deli dumrul Sabri'yi görünce ve bu oyuncuların maçı katletmesine rağmen Selçuk İnan'ın ilk yarı sonunda oyundan alındığını görünce kafalarda bir soru işareti beliriyor.

Hiddink Kazakistan maçı sonunda "Türkler işi zora sokmayı seviyor" tarzında bir laf söyledi. İşi zora sokarız sokmasına da, iş zora girince gaza gelir toparlarız. Bu bizim özelliğimiz. Ama bunlar olmasın diye seni işin başına geçiriyorlarsa, kendi kariyerine ihanet edercesine bir takımı bu şekilde idare etmemen gerekir. 3-5-2 sisteminin kurucusu Hiddink, milli takımı hala eski kafa oyun sistemiyle ve verimsiz oyuncularla oynatıyor.


Biz Azerbaycan'ı yeneriz, 2.lik kontenjanından eleme maçına çıkarız. Seneye gideriz Euro 2012'ye. Ama katıldığımız turnuvalarda antrenörlerin gazıyla bir yerlere gelen milli takım Hiddink'le maalesef bir şey yapamaz. Ya gaza gelip oynamak bizim oyun sistemimiz olacak ve Yılmaz Vural, Fatih Terim tarzında yerli hocalar getirilecek takımın başına ya da Sepp Piontek gibi yabancı antrenörlere teslim edilen milli takım, tam anlamıyla revize olacak ve yeni nesil forma giyecek. Yoksa yaşanacak başarılar çok uzakta.