12 Eylül 2011 Pazartesi

Yanlış Giden Bir Şeyler Var...

EuroBasket 2011 bizim için bitti. Farklı kazandığımız Portekiz ve Büyük Britanya galibiyetlerinden sonra hedef olarak konulan 2012 Londra Olimpiyatları'na katılım hakkının kazanılmasının da üzerine çıkıp madalya şansımız çok yüksek olarak görülüyordu.

Ardından gelen Litvanya mağlubiyeti ev sahibi takıma karşı oynadığımız için maruz görüldü. Hakemler tarafından katledilen Polonya maçı ile gelen mağlubiyet, tehlike çanlarını duymamıza sebep oldu. Son maçta Büyük Britanya'nın kıyağı ve son çeyrekte yaptığımız muhteşem savunma ile sadece 2 sayı yediğimiz İspanya maçı sonrası üst gruba çıkarak hedeflerimiz doğrultusunda ilerlemeye devam ediyorduk.


2. turda arka arkaya gelen Fransa, Almanya ve Sırbistan mağlubiyetlerinin ortak noktası şuydu; oyundan tamamen kopulan bir çeyrek, oyuna ortak olmak için muhteşem oynanan öbür çeyrek, girmeyen faul atışları ve sokulamayan son top. Basketbolda Türk ekolü diye bir kavram oluşması için yıllardır uğraş veriliyor. Yıldızlık seviyesi ne olursa olsun takım içinde huzursuzluk çıkartan, verim alınamayan oyuncuları gönderip, genç, kabiliyetli ve başarıya aç oyuncuların çok olduğu bir takım kuruldu. Yeni jenerasyonun yanında tecrübeli abileriyle turnuvalar oynandı. Başarısız her turnuva sonunda bu takımın daha iyi yerlere geleceği söylendi.

Ki geldi de... 2010 yılında Dünya Şampiyonası'nın ülkemizde yapılıyor olmasından dolayı ev sahibi ülke avantajını çok iyi kullanmamız, takımların NBA yıldızlarının turnuvaya katılmaması gibi etkenleri de göz önünde bulundurarak, yıllardır emek verilen kadro ilk meyvesini verdi ve Dünya 2.si apoletini omuzuna taktı.

Bu takımın kurulmasında çok büyük emekleri olan, tedavisini yarım bırakarak tek bir antreman dahi kaçırmayan, yer yer çok eleştirilen fakat herşeye rağmen milli takımın daha önce kazanamadığı başarıları kazandıran Tanjevic'in ardından Orhun Ene'yle yeni bir başlangıç yapan 12 Dev Adam malesef Litvanya'dan hüsranla döndü.


Semih Erden'in yokluğunu ribaund bakımından kapatan, sayı bakımından ise daha yukarılara taşıyan Enes Kanter ile aşan, geçen sene neredeyse sayı dahi atamayan Barış Ermiş'in yerine 1-2-3 poziyonlarında oynayabilen ve takıma büyük katkı sağlayan Emir Preldzic ile takviye eden 12 Dev Adam'ın bu turda elenmemesi gerekiyordu ama malesef buraya kadarmış.

Ülkemizde yapılan 2001 Avrupa Şampiyonası'nda kazandığımız 2.lik ve 2010 Dünya Şampiyonası'nda kazandığımız 2.likten başka malesef herhangi bir başarımız yok. Ya zirvedeyiz ya da en dipte.


Yunanistan, İspanya, Almanya, Fransa, Rusya, Litvanya hemen hemen her turnuvada ilk 8'in içinde. Bu takımların herhangi birisi çeyrek final öncesi elendiğinde büyük şaşkınlık yaşanıyor. Ama bizde durum çok daha farklı... Başarılı olduğumuzda da herkes şaşırıyor, başarısız olduğumuzda da... 

Diyorum ya yanlış giden bir şeyler var...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder