23 Temmuz 2011 Cumartesi

Basketbolda Yugoslav Ekolü

2. Dünya Savaşı'nın hemen ardından 1945 yılında kurulan, Güney Slavları Ülkesi anlamına gelen Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti 6 sosyalist cumhuriyet ve 2 sosyalist özerk cumhuriyetten oluşmaktaydı. Hepimizin hatırladığı savaş sonunda ortaya çıkan devletler şöyledir.

-Sırbistan
-Hırvatistan
-Bosna Hersek
-Slovenya
-Makedonya
-Karadağ
-Kosova



Sosyalizmle yönetilen tüm ülkeler sporun bütün branşlarına büyük yatırımlar yapmış ve büyük sporcular yetiştirmiştir. Yugoslavya da özellikle basketbol ve futbola büyük yatırımlar yapmıştır. Günümüzde futbolda Brezilyalıların üstünlüğü bulunurken 1960-1980 yılları arasında Yugoslav futbolcular tüm Avrupa'ya yayılıyor ve hemen hemen her ligde adlarından söz ettiriyordu.

Oyuncularını ihraç eden Yugoslavya bir türlü futbolda istenilen başarıyı elde edemiyor ve bir türlü uluslararası turnuvalarda kupa kaldıramıyordu. Ama basketbolda durum farklıydı. Avrupa'nın en iyi basketbolcuları yine Yugoslavlardı, üstelik milli takım başarıya doymuyordu.




-Dünya şampiyonasında kazanılan 5 altın, 3 gümüş, 2 bronz madalya
-Avrupa şampiyonasında kazanılan 8 altın, 5 gümüş, 4 bronz madalya
-Olimpiyatlarda kazanılan 1 altın, 5 gümüş, 1 bronz madalya

ne demek istediğimi anlatıyor diye tahmin ediyorum. Slav ırkının genlerinden gelen uzun boy büyük avantaj sağlıyordu. Üstelik yapılan büyük yatırımlar sonucu çok çalışmanın meyvesini yukarıdaki tabloda görebiliyorsunuz.


İyi top sürebilen uzun oyunculardan kurulu Yugoslav ekolü fundamental oyun esasına göre oynanıyordu. Sahanın her alanında var olan, top alan, top getiren oyunculardan kurulu takımlar ve bu oyuna göre yetiştirilen oyuncular tüm dünyada ses getiriyordu. Zeki oyunlarına örnek olarak, müdafa yapamadıkları an yapılan tatlı-sert faul tüm dünyada yankı bulmuş ve adı Yugoslav faulü olarak tarihe geçmiştir.

Euroleage'de 4 altın, 2 bronz alan Yugoslav kulüplerinin takım başarısı gün geçtikçe düşerken, Yugoslav basketbolcular ise oynadıkları takımın yıldızı olmaya devam ediyorlardı.

Bunların başında NBA'ye transfer olan ilk Avrupalı basketbolcu ünvanına sahip Drazen Petrovic gelmekteydi. Avrupalı basketbolculara NBA kapısını açan Petrovic tüm NBA'yi kasıp kavuruyordu. Onunla aynı dönemde Yugoslav milli takımında oynayan Vlade Divac, Toni Kukoc gibi efsanelerin isimleri unutulmayanlar arasına çoktan yazıldı bile.


Siyasi ve politik anlaşmazlıklar sonucu Avrupa'nın göbeğinde büyük katliamlar yaşanmış ve ülke paramparça olmuştur. Haliyle efsane takım da dağılmış, Yugoslav ekolünü devam ettirmeye çalışan ülkeler hiç bir zaman eski günlerin yanından geçememiştir. Yugoslavya'nın kazandığı son başarı olan 1990 Dünya Şampiyonası'nda yaşanan bayrak krizi belki de geleceğin habercisi idi.







2. Dünya Savaşı ile başlayan ve Boşnakların katliamı sürecinde hızlanan Balkanlardan Türkiye'ye göç sayesinde Türk milli takımında da bir çok Yugoslav asıllı basketbolcu yer almıştır ve hala da almaktadır. Hüseyin Beşok, Hidayet Türkoğlu, Mirsad Türkcan, Asım Pars, Semih Erden, Ömer Aşık, Ermal Kurtoğlu gibi isimler Türk basketboluna damga vurmuştur.

Drazen Petrovic, Vlade Divac, Toni Kukoc gibi yıldızlar yetiştiren Yugoslav basketbolü meyvelerini vermeye devam ediyor.

Tabak, Bodiroga, Stojakovic, Rakocevic, Drobnjak, Tomasevic, Mulaomerovic, Prkacin, Gricek, Lakovic, Milic, Nesterovic, Kovacevic, Mrsic gibi 2. nesil yıldızları çıkartan Yugoslav basketbolu şimdilerde ise; Teodosic, Krstic, Ukic, Bogdanovic, Tomas, Kus, Becirovic, Vidmar gibi yıldızları yetiştiriyor.

Yugoslavya dağılsa da hala Yugoslav ekolünü yaşatan 7 ülke var. Basketbol hızlı oynanmaya devam ettikçe  Yugoslav ekolü de devam edecektir. Hız, kabiliyet, güç, ribaund tek başına hiç bir şey. Fakat hepsi bir arada olduğunda işte buna Yugoslav basketbolu diyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder