Bunu fırsat bilen basın, tabir-i caizse yemek yediği kaba pisleyerek inanılmaz bir linç kampanyası başlattı ve daha davası bile başlamamış olan Aziz Yıldırım'ı suçlu ilan ederek takımı alt lige düşürdü, Avrupa kupalarından da bilmem kaç sene men etti.
Ergenekon davasında olduğu gibi delil olmadan suçlular ilan ediliyor, emniyet bir takım görüntüler yayınlıyor, bir evde bulunan silahları basın Aziz Yıldırım'ın evinden çıkmış gibi haber yapıyor. Günümüzde iktidara muhalefet eden bir çok gazeteci silahlı terör örgütü kurup yönetmekle suçlanırken, bu görüntüler nankör medyaya bal-kaymak gibi geliyor.
Nisan ayında çıkan yasa gereği açılan soruşturmanın teknik takibi 8 ay önce başlıyor, lig şampiyonu tescil ediliyor ve seçim biter bitmez ilk iş olarak düğmeye basılıyor. Bugüne kadar gelen her hükümet, her görüş kendi kamuoyunu yaratmak istemiştir. 3. dönemde de tek başına hükümet olmanın vermiş olduğu öz güvenle AKP tabir-i caizse kendi devletini oluşturuyor. Kendi medyasını oluşturan, tüm sendika ve odaları ele geçiren, yargıyla olan savaşı kazanarak yüce divan dahil tüm yüksek mahkemelere kendi adamlarını getiren, orduyu yavaş yavaş tasviye eden, kendi zenginlerini oluşturan hükümet sonunda spora da el atmış durumda.
Fenerbahçe başkanı demek, protokollerde önde olmak demek, itibar demek, etiket-kartvizit demek. Fenerbahçe başkanlarının bugüne kadar siyaset ve özellikle de genel kurmay başkanlarına yakın olduğu bilinir. Aziz Yıldırım'ın Nato müteahiti olması nedeniyle yasal olarak, devletin en büyük şirketi olan genel kurmaya silah satmasından dolayı ilişkileri iyidir.
Savcıların, dolayısıyla hükümetin Fenerbahçe'nin şike yapıp yapmadığı umurlarında bile değildir. Bu operasyonun yapılmasındaki tek amaç Fenerbahçe başkanlığı gibi bir mevkiyi ele geçirerek Türkiye'nin en büyük sivil toplum kuruluşunu ele geçirmek. Bu yolla silah ihalelerini de yandaş zenginlere vererek yıkılmayan son kale Fenerbahçe kullanılmaktadır.
Şike operasyonu ile içeriye alınan Aziz Yıldırım bu davadan alnının akıyla tertemiz çıkacaktır. Fakat uzun sürecek olan davada, bir çok farklı olay dahil edilerek aynen Ergenekon davasında olduğu gibi iddianameler birleştirilerek içinden çıkılmaz bir hal alacak, en iyimser tarih olarak 10 yıl tutuklu kalarak kamuoyundan silinmesi sağlanacak.
Bu arada boş durulmayacak tabi. Başkanlığın en büyük adayı Mehmet Ali Aydınlar apar topar federasyon başkanı yapılacak, bu arada kulübe büyük yatırımlar yapan Murat Ülker'in ismi alttan alttan zikredilmeye başlanacak, gerekli kamuoyu oluşturulduktan sonra da Fenerbahçe başkanlığına geçirilecek. Böylelikle bisküvicilikten medya patronluğuna geçiş yapan İmam'ın askeri Ülker grubu hem en büyük sivil toplum kuruluşunu, hem endüstriyelleşen futbol sayesinde Türkiye'nin en büyük şirketini, isminin önündeki sıfatla büyük itibar ve silah ihalelerini alacak.
Buraya kadar her şey iyi planlanmış bir oyunun parçaları, yapboz yavaş yavaş oluşuyor. Fakat büyük Fenerbahçe taraftarı her zaman olduğu gibi bu yanlışa dur dedi. Aziz Yıldırım yönetiminde taraftarın yarısı başkanı severken, diğer yarısı nefret ediyordu. Fakat bu gözaltı tüm taraftarı birbirine kenetledi, omuz omuza hareket etmesini sağladı. Kimsenin emri olmadan, kendi aralarında 2 gün süresinde sanal ortamdan duyurarak muhteşem bir gösteri düzenledi. 2 günde toplanan kalabalık Cumhuriyet mitinglerini aratmayacak denklikteydi, üstelik herkes olayın iç yüzünü biliyor, bu operasyonun okyanus ötesi bir oyun olduğunun farkındaydı.
Büyük Fenerbahçe camiasını ana muhalefet partisi sananlar bilsinler ki, bu kulüp ilk yıllarında padişah tarafından kapatılmış, İstiklal Savaşı'nda neferlerini kaybetmiş, tarihi boyunca bir çok bunalımdan geçmiş fakat her zaman küllerinden yeniden doğmuştur. Bugün Fenerbahçe'nin küme düşürülmesi için ellerinden geleni yapanlar unutmasınlar ki bir gün bu devran dönecek. Eğer Fenerbahçe küme düşürülürse çok pişman olacaksınız, ama eğer düşürmezseniz daha da pişman olacaksınız. Çünkü artık karşınızda çok daha güçlü bir camia var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder